Hukuk Davalarının Hızlı İlerlemesinde Avukatın Rolü
Kendimi bildim bileli Türkiye’de adalet mekanizmasının yavaş işlemesinden şikayet edilir ki bu, muhakkak doğru ve haklı bir yakınmadır. Peki, bu yavaş işlemenin sorumlusu sadece yargı mercileri midir? Kesinlikle hayır. Öyle davalar vardır ki yavaş ilerlemelerinde baş sorumlu avukatlardır. Davalı vekili olarak görev yapan bir avukat bazen davanın işleyişini kasten yavaşlatmak isteyebilir. Bu hareket tarzı müvekkilinin lehine ise tabii ki kendisine bu nedenle kusur atfetmek doğru olmaz. Ancak davacı vekili olarak görev yapan bir avukat, çok istisnai durumlar bir kenara bırakılırsa her zaman, açtığı davanın bir an önce sonuçlanmasını hedeflemeli ve bu hedefe uygun müdahale ve taleplerde bulunmalıdır. Müdahale ve talepten kastım aslında davanın görüldüğü mahkemenin yazı işleri müdürlüğü (yani kalemi) ile sürekli bir iletişim içinde olmak, tabiri caizse kalemi mütemadiyen “dürtmek” ve/veya “iteklemektir”. Çok basit birkaç örnek vermek istiyorum;
Uygulamada bir dava açıldığında mahkeme kaleminin yapması gereken ilk iş tensip tutanağı denen belgeyi düzenlemek ve bunu, dava dilekçesiyle birlikte davalının bildirilen adresine tebliğe çıkarmaktır. Özellikli bir dava söz konusu değilse bu işlem ortalama bir kalem memurunun en fazla 15 dakikasını alır. Uygulamada ise bu işlemin yapılması kalemdeki yoğunluk, gözden kaçma veya kalem personelinin tembelliği gibi sebeplerle bazen 30-40 gün sürmektedir! İşte bu süre boyunca davacı avukatının hareketsiz kalması hata olur. Bir dava açıldıktan en fazla 2-3 gün sonra UYAP üzerinde hala davalıya çıkarılmış bir tebligat gözükmüyorsa muhakkak o kaleme gidilmeli ve “itekleme” işlemi yapılmalıdır.
Kalemler bazen de davalı vekili avukatın verdiği dilekçeyi davacı vekili avukata tebliğe çıkarmakta gecikmektedir. Bunun en etkin çözümü ise davacı vekilinin kaleme gidip ilgili dilekçeyi orada imza karşılığı tebellüğ etmesidir. Böylece gereksiz bir posta süreci by-pass edilmiş ve ciddi zaman kazanılmış olur.
Aynı şekilde, ön inceleme aşamasına gelmiş bir davada ön inceleme için duruşma günü tayin edilmesinin mahkemeden talep edilmesi, bilirkişi raporu gelen bir davada raporun taraflara tebliğinin talep edilmesi, gerekçeli karar yazılmış olan bir davada kararın taraflara tebliğinin talep edilmesi, başka yerden getirtilecek deliller için mahkemeden “elden takip” yetkisi alınması ve bu yetkiye dayanarak ilgili mercilere başvurup delillerin toplanması ve dosyaya getirilmesi, yine başka yerden getirtilecek veya karşı tarafın elinde olan delillerin toplanması/ibrazı için dava dilekçesinde açıkça müzekkere/muhtıra yazılmasının talep edilmesi ve kalemin bu konuda her zamanki gibi dürtülmesi vb. onlarca “dürtme” ve yerine göre “itekleme” işlemi bir hukuk davasını tahmin bile edilemeyecek kadar çok hızlandırır. Dolayısıyla, işini hakkıyla yapmak isteyen bir avukata bu konuda haddinden fazla iş düşmektedir.
Yorumlar