Hakime “Yanlış Bir Karar Verdiniz” Demek Baroya Şikayet Edilme Sebebiymiş!
09.02.2017 tarihinde Çağlayan Adliyesi’ndeki bir asliye ticaret mahkemesinde görülmekte olan çok önemli bir davanın ikinci celsesine davacı vekili olarak iştirak ettim. Celse arasında dosyaya detaylı bir dilekçe sunmuştum. Konu şu: Ben, bahsettiğim dava kapsamında bir limited şirketin ortaklar kurulunun aldığı karardaki bir imzanın sahte olduğunu iddia ediyorum.
Şimdi, 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanununun 208/4 maddesi şöyledir:
“Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.”
Bu hüküm uygulamada en çok noterleri ilgilendirir. Zira “ilgili evraka” resmiyet kazandıran kişi genellikle bir noterdir. Bu hükümle kanun koyucu şunu demek istiyor:
“Ey davacı! Eğer noterin düzenlediği resmi bir senetteki imzanın sahte olduğunu yani senette adı yazılı olan kişiye ait olmadığını iddia ediyorsan noteri de dava etmelisin çünkü o imzanın adı yazılı olan kişiye ait olduğunu tasdik eden makam noterdir. Sen noterin tasdik ettiği bir hususun aksini iddia ettiğine göre noteri de hasım göstermen gerekir.”
Anlaşılacağı üzere; HMK 208/4 uyarınca noteri dava etme gereğinden bahsedebilmek için noterin evrak üzerinde“Bu imza şu şahsa aittir” şeklinde bir tasdik, bir tespit yapmış olması olmazsa olmazdır.
Yukarıdaki açıklamalarım ışığında bahsettiğim davaya geri dönecek olursak;
Benim, üzerindeki imzanın sahte olduğunu iddia ettiğim belge bir limited şirket ortaklar kurulu (yeni tabirle genel kurul) kararı. Limited şirketlerde ortaklar kurulu kararları ortaklar tarafından hazırlanır, imzalanır ve karar defterine yapıştırılır. Defterde yapışık olan imzalı kararlardan herhangi birinin ticaret sicili vb. resmi bir kuruma ibrazı gerektiğinde karar defteri notere götürülür, noter ilgili kararın yapıştırılmış olduğu sayfanın fotokopisini çeker ve çektiği fotokopinin defterde yapışık olan karar aslının aynısı olduğunu tasdik eder. Bakınız en hassas nokta burasıdır: Noter, bu işlem kapsamında karardaki imzanın/imzaların belirli bir kişiye/kişilere ait olduğunu tasdik etmez. Zira her şeyden önce imzalar noter önünde atılmamıştır. Noterin, kendi önünde atılmayan bir imzayı tasdik etmesi hukuken mümkün değildir.
Yukarıda anlattıklarımı gerek dava dilekçemde gerekse celse arasında sunduğum dilekçede açıkça belirtmeme rağmen mahkeme başkanı hakim, taraf vekillerine doğru düzgün söz hakkı dahi vermeden celseyi yaklaşık 30 saniyede bitirdi ve noteri dava etmem için bana iki hafta kesin süre verdi. Duruşma tutanağını aşağıdaki bağlantı üzerinden görüntüleyebilirsiniz:
Hakimin bu kararını duyar duymaz avukat olarak nezaketle müdahale ettim ve “Sayın Hakim, 30 saniye söz hakkı talep ediyorum.” dedim. Hakim “Neden?” diye sordu. Ben de “Çünkü yanlış bir karar verdiniz.” dedim. Bunun üzerine hakim bu sözümü tutanağa geçirterek hakkımda Baro’ya bildirimde bulunulmasına karar verdi. Hemen hakime “Benim mahkemenize yanlış bir karar verdiniz deme hakkım yok mu?” dedim. Cevap veremedi zira “yok” diyemeyeceğini kendisi de biliyordu. Birkaç saniyelik sessizliği üzerine gözlerinin içine bakarak “Tabii ki var ve yine söylüyorum: Yanlış bir karar verdiniz.” dedim. “Yanlış karar verdiysek istinafı var, temyizi var.” diyerek dağılmaya başladı. Ben de “Bu arada müvekkilimin kaybedeceği zamanı nasıl telafi edeceğiz? Ben burada vekilim. Müdahale etmek benim görevim.” dedim. Sonuç olarak göklerde gezen ego’sundan taviz vermeyen hakim meseleyi kestirip attı ve duruşmayı bitirdi.
Avukatlık gerçekten ilginç bir meslek: Şimdi, kesin süre içerisinde dava etmem gereken bir noter var ve işin trajikomik tarafı açacağım bu davayı kaybedeceğim kesin. Noter, davaya tek cümle ile cevap vererek “Dava konusu ortaklar kurulu kararındaki imzanın belirli bir kişiye ait olduğu tarafımdan tasdik edilmiş olmadığından davanın reddini talep ederim”. dese zaten o anda kazanmış olacak ve müvekkilim yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilecek. Tabii ben de uğranılacak bu zararın tazmini için Devlet aleyhine tazminat davası açacağım, Devlet de hakime rücu edecek. Çok uzun hikaye. İşte ben işin bu noktaya gelmesini engellemek için önümüzdeki Pazartesi günü, dava etmem “gereken” notere gidip kendisinden mahkemeye hitaben bir yazı alacağım (kendisi sağolsun telefonda böyle bir yazı verebileceğini belirtti) ve dilekçe ekinde mahkemeye sunarak tutanaktaki ara karardan rücu edilmesini talep edeceğim. Umarım hakim gerekli olgunluğu gösterebilir. Aksi takdirde dava yok yere uzamış olacak.
Bitirirken şunu söylemek istiyorum: Ben, aktardığım bu gerçek olayda hakime yanlış karar verdiği için kızgın değilim. Hakim de insandır ve hata yapabilir. Ben hakime “Yanlış karar verdiniz.” demem yüzünden beni Baro’ya şikayet etmesi yüzünden tepkiliyim. Avukatın en temel görevlerinden bir tanesi zaten hakimin doğru karar vermesini sağlamak, eş söyleyişle yanlış karar vermesini engellemektir. Bir avukat, yanlış karar veren bir hakime “Yanlış karar verdiniz.” dediğinde Baro’ya şikayet edilip yaptırıma uğrayacaksa avukatlık mesleğinin zaten hiçbir anlamı kalmamış demektir. Hakimlerin bunu iyice anlamaları gerekmektedir ve en azından bahsettiğim hakimin bunu anlamasını yasal yollardan sağlayacağım.
23.02.2017 tarihinde yapılan eklemedir:
20.02.2017 tarihli başvurum üzerine mahkeme, yukarıda bağlantısını verdiğim ara kararından rücu etti. Rücuya ilişkin kararı aşağıdaki bağlantı üzerinden görüntüleyebilirsiniz.
Böylece hakime “yanlış bir karar verdiniz” derken sonuna kadar haklı olduğum bizzat aynı hakim tarafından tescil edilmiş oldu. İşin hakim açısından talihsiz tarafı şu: Kendisi bu arada beni çoktan Baro’ya şikayet etti bile. Şimdi Baro, beyanımı almak üzere bana yazı yazacak. Ben de yukarıdaki rücu kararının bir örneğini savunma olarak gönderip “Buyrun işte mahkeme yanlış karar vermiş. Benim yaptığım tek şey duruşmada bunu ifade etmekten ibarettir.” diye cevap vereceğim. Hepsi bu.
Bu arada mahkeme, kararında kullandığı ifadelerle sanki benim dava dilekçemdeki talebim çok açık değilmiş de ben talebimi açıklayınca olay aydınlığa kavuşmuş gibi bir intiba oluşturmaya çalışıyor. Halbuki dava dilekçem de, tıpkı diğer tüm dilekçelerim gibi, daha açık olamayacak kadar açıktı. Hakim “dilekçeyi iyi okumamışız” veya “anlamamışız” diyemeyeceği için kusuru yine davacı vekili olarak benim üzerime yıkmaya çalışıyor. Ne diyelim, canı sağolsun. Yanlış kararından döndü ya, gerisi beni ilgilendirmez. Ben, istediğimi tamamen elde etmiş durumdayım.
Yorumlar
Tekrar tebrik ediyorum?
Slm benim ön nafaka davası vardı ben askeri ücetle çalışan biriyim hakim nafaka 800 ödemeyi karar verdi benim çok 2çocuk bir de eşime 800 dedi